ALİAĞA - İZMİR

"İnsan belki de anlatmaya en çok bildiği yerden başlamalı " bu cümle aklıma düştü ve sıcacık yatağımdan kalkıp bilgisayarın karşısında buldum kendimi. Evet en çok bildiğim , doğduğum, yaşadığım ve ne kadar kaçıp dışına çıkmak istesem de kürkçü dükkanı misali yine kendimi içinde bulduğum...

Aliağa; anlaşılacağı üzere çok eski zamanlarda buralarda yaşayan çok zengin bir ağa dan almış adını. Şimdilerde kime sorsanız petrol üzerine birkaç cümle söyleyecektir hakkında. Tüpraş Rafinerisi, Petkim, Total, İpragaz, Ege Gaz, Milangaz... daha adını yazamadığım bir sürü koca koca petrol şirketi faaliyet gösteriyor  burada.

Sanayi bakımından geliştiği için Türkiye deki en zengin ilçeler arasında yer almakta. Ama bu demek değil ki burada yaşayan herkes de çok zengin, her ailede en az bir kişi bile olsa petrol e bulaşmış durumda. Zaten kokusunu bir kere içine çekenin kurtulması zor bir sektör, diğer piyasalara kıyasla alınan ücretler yüksek , imkanlar biraz daha fazla.

Kokusunu içine çekmek demişken, ilçeye ilk girişte burnunuza gelen gaz kokusu arabanızın arızasından kaynaklanmıyor, o bizim ilçemizin parfümü :) Şaka bir yana ilk girişten, çıkana kadar başta rahatsız eden ama sonra fark bile edemeyeceğiniz kadar içinize işleyen bu gaz kokusu pek sağlıklı bir yaşam sürmenize olanak vermiyor. 4. Katta bile olsanız sabah yıkadığınız balkonunuzda biriken kurumlar günlük hayatın bir parçası .

Büyükşehire yakın her ilçenin kaderini yaşıyor Aliağa da. Şehire ulaşım kolay diye açılmayan marka mağazalar, eğlence merkezleri, sinemalar, büyük alışveriş merkezleri özellikle kış aylarında can sıkıntısından patlamanıza neden olabilir.(yaz aylarında yapacak bir sürü şey bulacaksınız, deniz,kum,güneş) Gençlerin belli bir olgunluğa eriştiğinde kaçıp İzmir e yerleşmek istemelerindeki sebep budur. (Benimle alakası yok yanlış anlaşılmasın, bir milyonuncu denemeden sonra bile hala Aliağa da yaşıyor olmam sebep gösterilemez :)

Belli yaştan sonra ise havası dışında bir cennet burası. Yukarıda yok havasıydı yok sıkıcıydı derken hiç mi iyi bir yönü yok diye sorduğunuzu duyuyorum zaten.

İyi özellikleri de say say bitmez. Bir kere civar köylere yakınlığı ve daha cinleşmemiş köylüleri sayesinde her an en doğalından yiyecek bulmak mümkün, salçayı, tarhanayı, mantıyı, zeytini marketten almayız biz. Hepimizin zeytinlikleri vardır ufak ya da büyük. Güneşi boldur buraların Yılmaz Özdil in anlattığı  salçalar bu güneş de kurutulur. 

Denizin kıyısı boyunca kurulduğu için yaz mevsiminde ya da hafta sonları genci yaşlısı, zengini fakiri herkes sahil kenarındadır, evde kimseyi bulamazsınız, adım atsan denize düşeceğin yerde kahvaltı ederiz biz, İstanbul da kaç para eder bilmem ama bu manzarada çaya 1 TL öderiz.

Yaz mı oldu, işten çıktın sağa gitsen Foça, İzmir , Urla, Çeşme ya da vaktin var 3,5 - 4 saatte Bodrum, Sola gittin; Şakran, Çandarlı, Dikili, Ayvalık, Cunda, Akçay. Sen seç , arabanın bagajında her daim bikiniyle dolaşırız, millet koca yazda deniz görmezken, her gün iş stresini pırıl pırıl denizde atarız biz.

İnsanı sıcaktır, sevecendir, çoğu esnafı beş para etmez ama olsun, iyi kalpli fakat tembeldir onlar da kesin. Ilıcaları sıcak, Çayağazı plajı ise eritilmiş buz suyu gibidir. 

Kısacası güzeldir Aliağa, sevdiğimi bulduğum, kendi isteğimle karar verip yuva kurduğum yerdir. Yazın mutlaka gelip kordonda yürümeli, sahildeki minik cafelerde harika bir kahvaltı yapmalısınız, sonra ver elini Foça Mambo Beach, bu plan kesinlikle tavsiye olunur.

Posted in: BLOG SAHİBİ, GEZİ, SEYAHAT, YURTİÇİ