21 Şubat 2013 Perşembe

SEVGİLİ GÜNLÜK / 21.02.2013


Sevgili Günlük; bugün yine İstanbul yolları gözüktü bana. Sevgilim dün uçtuğu için akşam evde yalnız kalmayayım diye annemi ve kardeşimi çağırdım. Sanki sevgilimin yokluğunu hissetmeyecekmişim gibi. O çok zor işte...

Yemek olarak Tire köfte pişirdiğimde baktım annem ev yemeğinden bıkmış, hamburger hazırlayıp onu da fast food çocuğu yapıyorum. Lezzetini seviyor ikinciyi bile nazlanmadan indiriyor mideye. Kardeşimi de aynı şekil doyurduktan sonra her zamanki gibi fazla yemekten kıvranmaya başlıyor.

Annem tabağında 2 lokma tire köfte bıraktı diye sanki az yemiş gibi Mehmet e hava atıyor, "sen köfte de yedin ondan bu kadar şiştin" diye. duyan da o hamburgerleri ben yedim sanacak.

Neyse ballı sütlerimizi de hazırlayıp geçtik TV karşısına, sevgili Hürrem imi izlemeye. Bayılıyorum Hürrem karakterine. Kendime yakın mı buluyorum ne :)))

Her hafta sonu İstanbul a gitmemizin üzücü bir nedeni var, Macit babam, hasta.

Daha tanışalı 2 sene olmadı ama ondaki o neşe, yaşam sevgisi bulaşıcı diye düşünüyorum. Bu kadar candan, iyi kalpli birinin hasta olduğuna inanmak istemiyor kalbim. 

Daha yazın bol bol balık tuttuk tekneyle, bir görseniz dersiniz ki onu daha mutlu eden hiçbir şey yok hayatta. Nasıl keyifli, nasıl tatlı anlatamam.

Hele son defa koca bir kova balık tutuk, akşam da güzelce pişirip mideye indirdik, bugüne kadar yediğim en lezzetli balıklardı.

Denizde balık tutmak için son durağımızda benim oltam karıştı açamıyorum. Herkes boşver zaten gideceğiz birazdan dedi ama babamın içine sinmedi, bana hemen yeni olta hazırladı ve ben onun sayesinde 7 li - 8 li daha bir sürü balık tuttum, meğersem en bol balık olan yer orasıymış. Değer verdi, üşenmedi.

Ben onun için Güzel çocuğun, güzel eşiyim. İlk tavla oynayışımızda (İzmir de balığına) onu yenme cesareti gösterdim, sonradan beni çatır çutur yenerek intikamını fena aldı o ayrı. Son zamanlarda beni tavlada yenen tek erkek o.

Hastayken bile benimle tavla oynamayı çok sevdi, daha bir hafta önce 6-4 lük yenilgimle inanılmaz mutluydu
Tavla oynarken sürekli söylediği "hey yavvrum Marmara Turizm” lafı kardeşim ve benim her defasında gülümseyerek hatırladığımız sözler.

“Önce” diyor “karşındakini sinirlendirip yanlış oynamasını sağlamalısın” (sevgilime de akıl veriyor bu konuda, ama o beni sinirlendirip üzmektense , yenilmeye razı sanırım)

Şimdi Cerrahpaşa da, odasında hiç kendine yakışmayan bir hastalıkla, kanserle mücadele ediyor, yakışmıyor çünkü o bu zamana kadar kaç defa ölüme çelme takmış adam. O emekli Albay güçlü olan hep o , asla hastalıkla ilgili kötü birşeyi ağzına almayan, bak hiç birşeyim yokmuş, sen oltaları hazırla, yazın bol bol balık tutacağız diyen babam.

Bir an önce yine herkesi şaşırtarak sapasağlam ayağa kalk , o mutlu gözlerin yine gülümsesin, o odada bana en son el sallayışın hiç gözümün önünden gitmiyor, kalk da aklımda hep o sahne kalmasın ne olur .

Metinle sana bir torba olta gönderdim , bu anlattıklarımı unutma diye, sana umut olsun, güç olsun diye.

Etrafına kalk bir bak baba, seni deli gibi seven çocukların, eşin, kızın, hatta daha ilk defa bizim nişanımızda tanıştığın bir sürü insan, (nasılda hemencecik sevdirdin kendini bu kadar bilmiyorum) herkes şu anda senin bir an önce ayağa sapağlam kalkman için dua ediyor. Sen hiç birimizi üzmezsin ben biliyorum.

Bu akşam yanındayım bunları sana anlatamayacağım, çünkü sen hasta olduğunu hiç kabul etmedin ki niye sana iyileş diyeyim.

Tavlada rakibim, denizde kaptanımız, güzel çocuğun güzel babası Seni çok seviyorum...



  
Bugünün hatırlanacak kelimesi :  Hastalık

Bir değişiklik yapıp bugüne dair 
hatırlamak istediğim bir kelimeyi 
daha yazmak istiyorum           :  Umut



0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Facebook Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | GreenGeeks Review