Bu kitabı bir sene kadar önce arkadaşımın tavsiyesi üzerine almıştım. İlk sayfalarını okudukça daha eğlenceli kitaplara yönelme isteği duydum ve yarım bıraktım. Üzerine bir sürü farklı kitap okudum fakat hep aklımın bir köşesinde duruyor çünkü arkadaşım resmen aşık olmuş, vardır bir hikmeti diyorum.
Bozcaada gezisinde yanıma aldım ki kafamı verebileyim, iyi ki de öyle yapmışım. Bir çırpıda okudum ve bitti.
Okurken o kadar heyecanlanıyorum ki , hareketlerimi görünce sevgilim bile dayanamayıp benimle birlikte okumaya, e nolmuş nolmuş demeye başlıyor. Hem kitabı okuyorum hem Ona kısa kısa özetlemeye çalışıyorum.
Kitap Fatih Sultan Mehmet in çocukluğundan başlayarak, İstanbul u almasına kadar uzanıyor, sonrası kısa kesilmiş.
Kitabın ilk yarısı dediğim gibi sıkıcı ilerliyor, sinema izlerken de öyle olur ya; ilk kısımda tasvirler, tanıtmalar gayet bayıcı, aksiyon hep moladan sonra gelir. İşte bu kitapta da aynen bu var.
Kitap İtalyan bir seyyah ın ağzından yazılmış, Osmanlıları dışarıdan bir gözle anlatan şekilde. Fetih e ilişkin konu anlatılırken Osmanlıların yaşayış şekilleri , günlük hayatları da inceleniyor. Şölen gibi, hayal ediyorsunuz o günleri, giyimi kuşamı, eserleri , o kadar dinin içiçe yaşamasını.
Kitabın yazarı Beyazıt Akman; 1981 Kastamonu doğumlu, bu kadar genç olması; kitap ile çok uyumlu çünkü Fatih te 19 yaşında dünyanın kaderini değiştirdi.
Altı yıldır Amerika’da yaşıyor; Illinois State Üniversitesi’nde Batı edebiyatında İslam algısı ve Türkler üzerine doktorasına devam ediyor.
İngiliz Dili Eğitimi üzerine olan lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bitirdi.
Üniversite ikincisi olarak yüksek şerefle mezun oldu. 2004’te Fulbright Bursiyeri olarak Amerika’ya gitti.
2006’da İngiliz edebiyatı master derecesini aldı ve Illinois State Üniversitesi’nde doktoraya başladı. Aynı üniversitede halen İngiliz edebiyatı ve İslam üzerine ders veriyor. 2003 Yaşar Nabi Yanır Gençlik Ödülleri’nde Dikkate Değer Öykücü olarak değerlendirildi.
Akman, İmparatorluk serisine Amerika’da; üniversite kütüphanelerindeki kaynaklarla birlikte yerli ve yabancı yüzü aşkın eseri inceleyerek, doktora çalışmalarıyla ilintili beş yıllık bir araştırmanın ardından başlamış. Dünyanın İlk Günü, yazarın ilk romanı.
İtalyan seyyah gelip Osmanlı Devletini inceliyor, karısını kaybetmiş fakat burada ona tıpa tıp benzer Nilüfer ile karşılaşıp, aşık oluyor.
Bu arada basit bir köylü çocuk olan Alexander yeniçeri ocağına alınmış, büyümüş ve unutamadığı aşkını düşünmekte, kitabın sonunda karşılaşacaklar mı , neler olacak diye heyecan duyuyorsunuz okurken.
Fatih'in ilme, okumaya, öğrenmeye merakı, fetihte kullandığı aletleri bile kendisinin tasarladığı; gözler önüne seriliyor. Çocuk yaşta, babası Murat ın tahtı ona bıraktığını fakat dış devletlerin bunu dikkate alıp savaşa geldiklerini öğrendiğinde tekrar tahta çıkış hikayesini bu kitapta daha detaylı okuma fırsatına sahip oluyoruz.
Osmanlı devletinin ne kadar müsamahalı ne kadar saygılı olduğunu, aslında tu kaka yaptığımız geçmişimizin ne kadar ihtişamlı, sultanın ne kadar bilgili olduğunu içiniz üzülerek okuyorsunuz, o bilgi, sanat, edebiyat dolu günlerden bugünlere nasıl geldik diye iç geçiriyorsunuz.
Kendilerine Türk demiyorlar çünkü halk sadece Türklerden ibaret değil, Kürtlerden, yabancılardan da oluşuyor. Hepsini kapsaması için Osmanlı Devleti deniyor, bunu kitapta çok güzel anlatmış. Fetih zamanında savaşanlar da sadece Türkler değil, aralarında şaşırtıcı ama Hristiyanlar bile var.
Bu kitap bizim genelde başaramadığımız fakat Amerikalıların dandirik tarihlerini tüm dünyaya izletmeyi başardığı yolu kullanmış. Yani; araya aşkı da katarak harika bir roman çıkarmış ortaya, zaten o kadar görkemli ki geçmişimiz, her dakikası için ayrı kitap yazılabilir.
Ben şimdi sabırsızlıkla yazarın; Sultan Beyazıd ın hayatını anlattı 2. kitabını almayı bekliyorum, tek solukta okumak için.
Mutlaka sonuna kadar okuyun hiç pişman olmayacaksınız hatta günlerce etkisinden kurtulamayacağınız garanti, o derece...