Pazar günü uyumakta ısrarlıyım ama sevgilim de tam tersi kaldırmakta. Bir-iki hamleden sonra bakıyor ki ben de ışık yok , kendi halime bırakıyor. Neyse keyfim ve kahyası bir araya gelince açıyorum gözlerimi, aklıma ilk düşen “bugün nereye gidiyoruzzzz” .
Hızlıca hazırlanıp doooğruca Bostanlı; Ali Kaptan da alıyoruz soluğu, gelsin kavurmalı yumurtalar, portakal suları, bal kaymaklar.... mest oluyorum mest...
Sizin için menüyü de resimledim
Hava kapalı Seferihisar-Sığacık a gidip gitmemek arasında kararsız kalıyoruz, sevgilim bakıyor ki götürmese bu hafta Özlem hiç çekilmez, düşüyoruz yollara...
Çeşme otobanında Seferihisar-Kuşadası tabelasından sağa sapıyoruz.
Seferihisar tabelalarını takip ettikten sonra, Teos yönünde ilerlemeye başlıyoruz. İşte size bozulmamış, deniz kıyısında, el işi her türlü takı ve yemeği bulabileceğiniz keyifli bir yer.
Seferihisar Citta slow, yani yavaş şehir. Peki nedir bu? dediğinizi duyar gibi oldum şu anda. Şöyle ki; araba kullanımı yok, bisiklet ile yolculuk yapıyorsunuz, şehrinizde büyük alışveriş merkezleri yok, onun yerine yerel marketlerden alışveriş yapılıyor. Hazır yiyeceklerden ziyade doğal ev yapımı yiyecekler tüketiliyor. Bunun gibi şehir hayatının hızına ayak uydurmayan, daha sakin şehirlere dünya çapında verilen bir ünvan citta slow diğer adıyla da slow city. Amblemlerine de bayılıyorum. Şu sümüklü böceğin şirinliğine bakar mısınız... :)
İlk olarak İtalya da 1999 ekim ayında başlayan bir hareket. Sonra tüm dünyaya yayılıyor ve kriterlerin en az yüzde 50 sini yerine getiren yerlere bu ünvan veriliyor. Seferihisar seçileli uzun zaman oldu. Peki Türkiye de tek yer burası mı derseniz , memnuniyetle söyleyebilirim ki Hayırrr.
Muğla-Akyaka, Çanakkale-Gökçeada, Sakarya-Taraklı, Aydın-Yenipazar kentleri Slow City’e üye olan yerler. Seferihisar’ın dışındaki 4 kent, Polonya’da düzenlenen 2011 Slow City Genel Kurulu’nda birer Slow City olarak seçildiler yani daha çok yeniler. Muğla-Akyaka; biyoçeşitliliği ve Özel Çevre Koruma Bölgesi olması nedeniyle, Sakarya-Taraklı; karakteristik mimari yapısı ve çok sayıda binayı restore etmeye verdiği önemle, Aydın-Yenipazar; başta meşhur pidesi olmak üzere yöresel yemekleriyle, Gökçeada ise mevcut organik üretimi ve Slow Food hareketine verdiği desteklerle Slow City olmaya hak kazandılar.
Teos tabelasını takip edip sahil kenarına indiğinizde biraz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz, şehir yavaş ama trafik hiç de yavaş değil, hatta gayet yoğun ve hızlı. Park yeri sorunu yaşamak istemiyorsanız, Marinanın yanındaki ücretsiz otoparkı kullanabilirsiniz.
Hava biraz rüzgarlı ama güzelim sahilinde turluyoruz, sonra hooop bugün açık olan Pazar ı nı gezmeye, Bayılıyorum bu pazara. Her şey el emeği göz nuru.
Pazarın merkezinde adını “bizim takıcı” koyduğumuz tezgaha yanaşıyoruz, daha hiç boş dönmedim buradan, biraz sohbetten sonra bu sana çok yakışır deyip bir kolyeyi geçiriveriyor boynuma(resimde en sağda gözüken) , yakışıyor da gerçekten, hiç çıkarmıyorum.
Sokaklar, börek, sarma, baklava, kadayıf, gözleme kokusundan geçilmiyor, daha doğrusu geçemiyorsunuz, hepsinden tatmak için delice bir arzu oluşuyor içinizde. Tezgahları tek tek geziyoruz.
Kalenin surlarından çıkıp gördüğümüz her güzelliği fotoğraflarken o da ne, Kırmızı Alarm ! sevgilimin yanına cilveli cilveli bir dişi yaklaşıyor. Bacaklarına sürünüp, şöööyle kafasını arkaya atıyor, değişik mırıltılarla birlikte. Nasıl yılışık anlatamam . Şu duruşa bakar mısınız...
Hooooop yavaş ol! demeye kalmadan sevgilim de onun duygularını karşılıksız bırakmıyor ve kafasını okşamaya başlıyor. Valla kedi medi dinlemem atarım denize ona göre.
Sahilde şirin bir pansiyon, yatılı gelecekseniz faydası olur. Manzarası leb-i derya .
Yemyeşil parklarını , sahil kenarında kurulmuş balık restoranlarını da gezdikten sonra, karnımız alarm veriyor ve kokuları takip edip, bir köy evinin garajına 5-6 masa atılmasıyla oluşturulmuş salaş ev-restoran a oturuyoruz.
Geçen gelişimizde yanındaki ev-restoranda yemiştik, bu defa değişiklik olsun istedik. Daha doğrusu kapı önünde sergilenen sarmalara aşık oldum diyelim.
Hemen ev mantısı (içi gerçek lezzetli kıyma ile dolu), sarma, otlu peynirli gözlemelerimizi de söylüyoruz. 2 kişi saldırıyoruz , karnımızı tıka basa doldurduktan sonra 15 TL hesabı da ödeyip ayrılıyoruz. Bir sürü insan bu arada gelip eve götürmek için satın alıyor, ohh akşam yemeği hazır...
Teos marina nın manzarası çok güzel, zaten bu yelkenlilerin , yatların direklerini görmeyi her zaman çok severim.
Slow city Sığacık Belediyesini tebrik ediyoruz, yollardaki tüm aydınlatmalar güneş enerjisi ile çalışıyor. Tabi ben 40 yıl incelesem aklıma aydınlatma direklerine bakmak gelmezdi; bu bilgiyi , ben wc deyken etrafı inceleyen detaycı sevgiliden alıyorum :)
Çok keyifli, insana huzur veren ve birkaç kilo almasına sebep olan bir gezi oluyor.
Citta slow ünvanına sahip bir şehirde yaşlanmak dileğiyle, mutlu kalın...
İlginizi çekebilecek diğer gezi yazıları ;
4 yorum:
Cnm yine haftasonu gezmelerdesin .:)
:) Çeşme 'yi sana saklıyorum ama :)
güzel yermiş inşallah bir gün gideriz
İnsanı mutlu eden bir yer, umarım siz de gider ve mutlu anılar biriktirirsiniz...
Yorum Gönder